ALLAH (c.c), Kuran-i Kerim'de şöyle buyurmaktadır "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve ALLAH'tan korkup sakının umulur ki onun merhametine nail olasınız" (Hucurat:10) 
soy, sop, hısım birlikteliğinden çok akide temeline dayanır. İnsanların renkleri, dilleri, ırkları ve yaşadığı bölgeler farklı olsa da aynı dinî inanca sahip oldukları sürece kardeş olarak kabul edilmişlerdir. 
ALLAH’ın emri gereği, ancak akide bağıyla bir araya gelenler gerçek manada kardeş kabul edilmektedir. Çünkü ALLAH (c.c) Hz Nuh’un eşini ve oğlunu, Hz. Lut’un eşini tevhit akidesini kabul etmemelerinden ötürü onları peygamberlerin ailelerinden saymamıştır 

Şüphesiz ALLAH’ın müminlere bahşettiği en güzel nimet iman ve takva ekseninden kaynaklanan kardeşlik bağıdır. İslam’da kardeşlik hukuku Kuranî kaidelere dayanır. Bu yüzden, Müslümanların arasını bozacak her türlü yapay ihtilaflar ve kibirlenme yasaklanmıştır. İslam insanları; renk, ırk, soy-sop, cins vb. türden cahilî kavramlar yerine takva kriteri getirerek islami temele dayalı kardeşlik bağının günümüze kadar bozulmadan gelmesini sağlamıştır. 

"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, kavimlere ayırdık. Hiç kuskusuz, ALLAH katında en değerli olanınız, takvaca en üstün olanınızdır."(Hucurat:13). 
Yine ilim şehrinin kapısı Hz. Ali (r.a) söyle buyurmuştur: "Senin hakiki kardeşin seninle beraber olan sana menfaat versin diye, kendi nefsine zarar vermeye razı olan, zamanın felaketleri kapını çaldığı vakit, senin dağınık durumunu derlemek için kendi derli toplu öz durumunu dağıtandır. 
Müminlerin din kardeş ilan edilmesi, kardeşleşenlerin üzerlerine bazı sorumluluklar yükler. Kardeş olmak demek; sevinçte ve kederde birlikte olmayı göze almak demektir. Muhabbet beslemek, bir birini saymak, eline-diline itimat etmek, merhamet etmek, yardımlaşma ve dayanışmayı göze almak demektir. Bunlar olmadan İslam kardeşliği iddiasının bir anlamı olmaz. Kuran’ın öngördüğü kardeşlik, bütün bunları içeren bir muhtevaya sahiptir. İslâm’daki kardeşlik bir yaşam biçimidir. Din kardeşliğinin en güzel pratiği “Asr-ı Saadet” döneminde Peygamberle birlikte yaşayan seçkin sahabeler tarafından yaşanmıştır.
Yüce Allah (c.c) Kuran-ı Kerim’de Medine de İslam kardeşliğini oluşturan seçkin sahabeyi şöyle övmüştür:
"Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı da içlerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerin de bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, iste onlar, felah bulanlardır." (Haşr: 9). 
Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulüm ve kötülük yapmaz, onu tehlikeye atmaz. Bir kimse kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’ın bir sıkıntısını giderirse Allah da buna karşılık ondan kıyamet gününün sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslüman, kardeşinin bir ayıbını örterse kıyamet günü Allah da onun bir ayıbını örter." (Müslim, Birr,58).

Yukarıdaki Ayet ve hadislerin ışığında İslam toplumunda akide bağıyla bağlı olanların oluşturmuş oldukları kardeşlik projesinde Müslümanların uyması gereken kuralları özetleyecek olursak 

KARDEŞİN KARDEŞİN ÜZERİNDEKİ HAKLARI ŞUNLARDIR;

Kardeşini ALLAH rızası için kendi nefsi gibi sevmek. 
Sevinç ve tasasını paylaşmak. 
Maddi ve manevi desteğini esirgememek. 
Renginden ve ırkından dolayı hor görmemek. 
Dili, eli ve davranışlarıyla kardeşine sıkıntı vermemek. 
Hata ve yanlışlarını görmezden gelmek 
Kardeşine vefakâr olmak. 
Gördüğünde kardeşine selam vermek 
Öldüğünde gerekli vecibeleri yerine getirmek 
SELAM VE DUA İLE...